7.2.06

uyuyan adam












"Yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, bir şeylerin yolunda gitmediğini, açık konuşacak olursak, yaşamayı bilmediğini, hiç bilmeyeceğini şaşırmadan keşfediyorsun.

...
Oysa sen, uykusuz geçen saatlerini, var mıyım, neden varım, nereden geliyorum, ben neyim, nereye gidiyorum gibi soruları kendine sorarak geçirenlerden değilsin. Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıktı sorusu üzerinde hiçbir zaman ciddi olarak düşünmedin sen. Metafizik kaygılar soylu yüzünün çizgilerini adamakıllı derinleştirmedi. Ama, o ok gibi kararlı çizgiden eser yok, seni her an kendi yaşamın üzerinde, yani onun anlamı, hakikati, gerilimi üzerinde hesap vermeye çağıran o hareketten eser yok. Zengin deneyimlerle, iyi öğrenilmiş derslerle, pırıl pırıl çocukluk anılarıyla, kırlarda yaşanan eşsiz mutluluklarla, açık denizin diriltici rüzgarlarıyla dolu bir geçmiş; yay gibi gergin, sıkı, yoğun bir bugün; yeşermiş, havadar, verimli bir gelecek: Yaşamın. Geçmişin, bugünün, geleceğin birbirine karışıyor; kollarının, bacaklarının ağırlığı, sinsi migrenin, bıkkınlığın, sıcak, neskafenin acılığı ve ılıklığı var sadece. Ve yaşamına bir dekor bulmak gerekirse, ne kadar çaba harcarsan harca, ne kadar kuruntuya kapılırsan kapıl, bu dekor, fetheden insanlığın tombul yanaklı çocuklarının koşup oynadığı o görkemli alan değil -ki bu, genelde, şatafatlı bir göz aldanmasıdır-, oda niyetine oturduğun tavan arasındaki bu sıçan deliği, iki metre doksan iki santim uzunluğunda, bir metre yetmiş üç santim genişliğinde, beş metre kareden birazcık daha büyük olan bu kümes, saatlerdir, günlerdir yerinden kımıldamadığın bu çatı katı olacaktır. Geceleyin boylu boyunca uzanamayacağın kadar kısa, dikkat etmeden rahatça dönemeyeceğin kadar dar bir sedirde oturuyorsun. Ve şu anda, neredeyse büyülenmiş gözlerle, içinde altı adet çorap bulunan pembe plastik bir leğene bakıyorsun."

georges perec

Comments:
ne kadar ozlemısım perec .
cok tatlısın .
 
ÖNEMSİZ BİR HATIRLATMA
"Yalnız hayallerle beslenen bir arkadaşlık ne kadar kısa sürüyordu. Günlük meselelerin çözülmesinde bir hayalin ne kadar faydası olabilirdi? Zavallı bir ruh insanı nereye götürebilirdi? İnsanın ihtiyaçlarını nasıl karşılayabilirdi? Bir ruhla yaşamak, tek başına yaşamak gibi, hayal gücü isteyen bir davranıştı. Uykusu gelen bir insanın, uyanık kalmak için boşuna harcadığı bir çabaydı. Sonunda beden, arzulara boyun eğiyordu. Karısını, arkadaşlarını, işini yok sayarak soyut bir yaşantıyı sürdürmesi ne kadar zordu. Bütün olaylar, kendi kanunlarına uygun bir düzenle onu alıp götürüyordu. Sonra... sonra birdenbire o mektup geldi. Hayır mektup değil, küçük bir not, önemsiz bir hatırlatma."
Oğuz Atay/Tutunamayanlar
 
Yorum Gönder



<< Home