31.3.06

silgi


















dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum, dönüp yine aynı yere gelebilmek için.

27.3.06

this one goes out to the one i love


öptüm, evet. sarılıp uyuduğum da olmuştur.

stella stella

karnın tokken yemek kokusu duymak gibi dedi. şaşırdım. ne istediğini bilmediğini düşündüm. düşünebileceğim tek şey bu olduğu için değil, hayır.

sonra işte sabah oluyor, kaldığın yerden devam ediyorsun dedi. bu kadar kolay olmayacağını henüz bilmiyordu.


stella
was a
diver
and
she
was
always
down

25.3.06

cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. cumartesi günleri daha uyumsuz oluyorum. ctrl-v

"..sanki belleğim geğiriyor"
horacio oliveira

24.3.06

arama motoru.

22.3.06

epilogue

"yazdıklarımda simgesel anlam arayanların boynu altında kalsın!"
beckett

"evet, somut şiirler yazıyorum ben, siz de bok yiyin!"
güntan

21.3.06

what if I?


undo

yaklaştıkça bozulan bir fotoğraf gibisin. piksellerin kurtarmıyor.

20.3.06

morde ratesden,
esur tinda serg! teslarom portog tis ugor anleter, ferto tagan ugotahenc metoy-doscent zist. norgunk!
ubor-metenga

fena değil

yaşamak öğrenilebilen bir şey mi. diyelim ki bir şekilde öğrenildi, unutmamak için sık sık tekrar etmek mi gerekir.

bir şeyler öğrendim çünkü. öyle geliyor. ama her şeyin bir anda en başa döndüğü, bütün bilginin silinip gittiği zamanlar da olmuyor değil. neyse ki mükemmel bir hafızam var, şimdi olmasa başka bir zaman çok rahat hatırlayabilirim.

evet, doğru, bir şeyi ancak unutmak istersem unuturum.

17.3.06

seen everything to see




















evden çıktım. arkamı dönüp baksam bana el salladığını göreceğimden emindim. ama bakmadım. bir varken bir yoktum. buydu sırrı yaşamımın.

15.3.06


13.3.06

cronopio

geldin. birlikte çikolata yedik. çay içtik. yapılacak başka bir şey olmadığı için değil, sadece öyle olsun istediğimiz için. uzun uzun ve hızlı hızlı konuştuk. birkaç günde bile bir sürü şey birikiyor, buna şaşırdık. bir yere yetişmen gerekiyor gibiydi, telaşlıydık. yine de birbirimize belli etmedik bunu, hep yaptığımız gibi. gizlemekte üstümüze yoktur bilirsin. sonra gitmen gerekti, yüzümde seninkine benzer bir gülümsemeyle uğurladım seni. yine geleceğini bilmek yetiyordu. yetinmek güzeldi.

iki adın var; birinden sıkılınca diğerini kullanıyorum.

7.3.06

-Önceden defalarca akla gelen bir düşünceyken şimdi birden unutulduğumu ve bir daha hatırlanmayacağımı hissediyorum. Evet tıpkı böyle bir şey ve bu beni yiyip bitiriyor. Kim o? Beni unutan kim?-

6.3.06


kaldığım yerden uyudum-II

Bir güvercin vardı, yerde yatıyordu, kazara ona dokundum, ölü gibiydi, birden irkilerek uyandı. Tıpkı uykusundan aniden uyandırılan bir insana benziyordu. Şaşkın ve ürkek ve bir o kadar da bilinçsiz. Doğruldu, çok yavaş ve yorgun kanat hareketleriyle biraz yükselip yer değiştirdi. İşte o andı diğer güvercini ilk gördüğüm an. Ama o uyanacak gibi değildi, sanki gerçekten ölmüştü. Üstelik karnında yaraları vardı. Ellerim titriyordu. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Onları ayırmıştım, onları o güzel, hiçbir şeyden habersiz derin uykularından uyandırmıştım. Ve belki de sırf bu yüzden altta yatan güvercinin ölümüne sebep olmuştum. Ben bir katildim.

"..orada, iki ayçöreği yiyiş arasında bana yaşamının büyük bir bölümünü anlattın."

c.

4.3.06

kitaplar ve çevirmenleri

uzun zamandır beklediğim iki kitap: kayboluş ve seksek. ilki orijinal dilinden çevrildi, diğeri ikinci bir dilden. kayboluş'la ilgili tartışmalar malum. çevirmenin kitaba bölümler eklemesinin her ne kadar kurgunun aslını korumaya yönelik bir girişime hizmet ettiği söylense de, kitabın herhangi bir yerinde "evet bu kitabı ben çevirdim, sen de ancak bu çeviriyi okuyabilirsin" diye karşımıza çıkan bir çevirmenin rahatsız ediciliği şüphe götürmez. kurguyu korumanın başka bir yolu düşünülebilirdi, mesela ekstra bölüm eklenmeden, kitabın herhangi bir yerinde küçük bir açıklama notuyla durum açıklanabilirdi. zira perec'in fransız alfabesinin 5. harfi olan e'yi kitaptan tamamen çıkarmak için kitaptaki 5. bölümü atlaması çok da parlak bir fikir değil. bunu sonradan da öğrensek vah vah demezdik büyük ihtimalle.

cortazar çevirisine gelince. birkaç yıl önce sahaftan aldığımız bir dergi eki vardı. seksek'in can yayınları'ndan 88'de çıkacak ilk çevirisinden daha önce 87'de basılmış bir kitapçık. romanın ufak bir bölümünden oluşuyor. çeviri necla ışık. yky'den birkaç gün önce çıkan ve yine necla ışık'a ait çevirinin birebir aynısı. 87 yılında yapılmış bir çevirinin noktasına virgülüne dokunulmadan tekrar basılması yine tartışmaya açık bir konu.. cortazar'ın olumsuzluklara rağmen kulağa hala bu kadar güzel gelmesi de tek avuntu belki.

1.3.06

seksek yeniden..