31.5.06


-naptın?
-hiçbişe.
-ii yapmışsın.

30.5.06

into pieces

bir süre buraya kimsenin gelmeyeceğini bilmek rahatlattı beni. matematiksel bir ifadeyi sadeleştirirken aldığım zevki bir şeyi parçalarken de alıyorum. çarpanlarıma / parçalarıma ayrılmak istiyorum.

bir de bu kimseyi görmek istememe halinin bir an önce geçmesini temenni ediyorum.

bir şey var

kimseyle ve hiçbir şeyle bağlantısı olmayan bir şey bu. hiçbir şey şaşırtmıyor, sevdiğim herhangi bir şey için 'güzeldi' dışında söyleyebileceğim başka süslü kelimeler yok. hiçbir şeyi daha fazla beğenmiyorum. her şey en sade halinde; fazla sadeleştirilmiş ve yanına başka bir şey yakışmıyor.

şeyler şeyler şeyler. galiba eşyayla daha iyi iletişim kuruyorum. fotoğraf makinesini öpmek gibi. gündelikle arama giren basit bir algı farkı da olabilir. ama bunu değiştiremiyorum. belki değişmesi de gerekmiyor, böyle de yaşanıyor nasıl olsa. yine de bazen zamanın ben fark etmeden akıp geçmesini, ya da bir anda gürültülü bir kalabalığın içinde kaybolmayı istiyorum. iki türlü de unutmak, önce kendimi.

29.5.06

iştahsız açlık

yeni bir şeyler olsun isteği ve ilgisizlik. peş peşe.
sonuç: seyrine doyum olmayacak bir çelişki.
tebrik etmek lazım. sağol.

26.5.06

cronopio çizdi



















dük visconti


all mine


24.5.06

cover me

iştahım yok, yazamıyorum.

yaz geliyor falan. hava kararmadan işten çıkmak güzel bir yanılsama. yine de çilek ve dondurma yiyebiliyoruz. muz zaten her zaman vardı, ona minettarız.

yours sincerely,


22.5.06

ba















henüz tam olarak geçmedi. hala ara ara kendini hatırlatıyor. çalan bir telefonla, uzakta kalmış bir sesle. geçip gittiğinde ne olacağını bilmiyorum. beni nasıl dönüştüreceğini düşündüğümde aklıma gelen hep “ya geri dönmek istersem” oluyor. ya tekrar eski halime dönmek ister de dönemezsem. garip bir korku bu, anlamsız; psikiyatrik ilaç kullanmaktan korkmak gibi: dönüşeceğin şeyi sevmeme ihtimali.

belki de hep böyle yarım yamalak kalacağım.

fakat ben gölgem için yazıyorum, gaz lambasının duvara yansıttığı gölgem için. kendimi ona tanıtmalıyım.

s.h.

12.5.06

nar

“ ne kadar ölemiyorum* ”

birinin arkasından gidiyorum
yetişemem
yetiştiğimi sandım baktım durmuş
bunun için rüzgar esti
orda

ona sonsuz dokunmak istiyorum
kaşımı kaldırsam anlıyor
o anlayınca dokunsam da artık
dokunmak o dokunmak değil
bunun için yaprak düştü

bana emanet ettiği bana alıştı
onu geri almaz artık
bunun için kuşlar göçtü
göçsün

onun yapmayı bıraktığını
kaldığı yerden yaptım
bunu birileri değiştiremedi
şeyler başladı ve bitti
bunun için kış bitti
biter

benim yandığıma o yanamaz
benim yandığım ona yabancı
bunun için bahar geldi

oysa ölmek istiyorum derinden
ölüm göç gibi
bu yerde değilse başka yerde
bunun için rüzgar esti
orda

* Berkun Oya, “Yangın Duası” adlı oyunundan.
e.a. / kitap-lık, nisan '06

10.5.06

ama kural bu ve ondan kurtulmak imkansız, düşünce ortaya çıkar çıkmaz, onu sonuna dek izlemek gerekir.

blanchot

5.5.06


















Sonra birden.
Anladım.

4.5.06

her kafadan bir ses

hep tetiktesin. çok bencilsin. birkaç kişi dışında kimse umrunda değil. rahatla ve etrafındakileri rahat bırak. grace misin nesin. psikolojik problemlerin var. en azından problemin farkındasın. niye öyle bakıyorsun? ne kadar kötü niyetlisin. inanamıyorum sana ya. nası böyle bir şey düşünürsün. insanlara biraz şans tanı. herkesin sevilecek bi tarafı vardır. hep ciddi olmak zorunda mısın. geyik yap biraz saç-ma-la. bir şey yapmana gerek yok kendin ol yeter. sarhoşken çok tatlısın. ay. üf. aman. of.

be nice. be nice. be nice.