1.5.10
böyle böyle unuturum
Beş katlı bir evin en üst katındaydım, pencereden bakıyordum. Hadi gidelim, deyip montumu giymiş gidememiştim. Beklerken, pencereden bakarken caddeye daha önce hiç bu kadar yukarıdan bakmadığımı ve bununla birlikte şimdi burada söylemekten kaçındığım bir sürü şey düşündüm. Başımı sola çevirip büyük kırmızı harflerle NALBUR yazan tabelayı görünce rahatladım. Hayır tam olarak şöyle: büyük kırımızı harflerle NALBUR yazan tabelanın altındaki küçük kırmızı oku görünce rahatladım. Sonra sağ taraftan eski model bir araba caddeye döndü, bordo ve uzundu, 34 uh gerisi çok da önemli değil. Sürekli gizlediğimi düşünüyorum, sürekli başkalarından bir şeyler gizlediğimi düşünüyorum. Başkalarının da başka şeyleri gizlediğini biliyorum. Bu da o kırmızı okun yarattığı etkiyi yaratıyor. Sonra koşarak merdivenleri iniyorum, 5 kat, dönen merdiven. Küçükken böyle dönen merdivenlerden çok korktuğumu, duvara yaslanarak inmeye çalıştığımı hatırlıyorum, sonra saçmalama hala bunu hatırlaman çok anlamsız diye söyleniyorum. Birisini bekliyorum, hep birisi arkamdan gelip ismimi söyleyecek gibi geliyor. Sonra hiç irkilmesem de irkilmiş gibi davranıyorum. Şaşırmadan şaşırmak. Hep birilerinden bir şeyleri gizlemek ve hep onların da gizlediği bir şeyler olduğunu bilmek. Gece çok geç yatmamalı, sabah güzel beslenip öğleden sonra spora gitmeli. Kalabalık spor stüdyosunda aşırı hareketli bir müzik eşliğinde transa geçmeli. Her şeyden sıkılmış güzel saçlı beyaz adam, beyaz saçlı güzel adam sırtımı sıvazladı. Sıvazlamaktan daha güzel bir kelime yok mu. Yok galiba. Onu uzun zaman sonra tekrar gördüğüme sevindim. Sonra eve geldim, ev yemek kokuyordu. Buna alışık değilim. Buna alışmak istemiyorum. Buna alışmalıyım.